Lezzet yolculuğumuza pek çok insan için bir tutku olan kahve ile devam ediyoruz. Sanıyoruz ki çoğu zaman çay insanı ve kahve insanı diye bir ayrımdan söz edebiliriz. Türk kahvesinin geleneğimizdeki önemi ise göz ardı edilemez. Öyle ki “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” diye bir sözümüz bile vardır. Kız isteme merasimlerinden dost meclisindeki sohbetlere kadar en güzel anılarımıza eşlik eden kahve, yüzyıllardır süregelen bir yolculuk içinde. Bu güzel meyvenin bu kadar ilgi görmesine ve günümüzdeki üçüncü nesil kahvecilere kadar göz önünde kalmasına şaşırmamak gerek. Baştan sona kahve hakkında bilinmesi gerekenleri, siz kahve tutkunları için araştırdık.
Kahvenin Keşfi ve Dünyaya Yayılışı
Kahvenin keşfi bugün ismini oldukça fazla duyduğumuz Etiyopya’nın Kaffa bölgesinde gerçekleşti. Bu uzak diyarlarda yetişen Arabica kahve ağaçlarında yetişen meyveler, ilk başlarda yemek olarak kullanılmıştır. Keşfi ise oldukça hoş bir tesadüfe dayanır. En yaygın hikayeye göre, Kaldi isimli bir çoban keçilerini güttüğü sırada, daha önce görmediği bir ağacın meyvelerini yediğini görür. Hemen ardından keçilerin daha canlı göründüğünü fark edince kendisi de dener. Kendisinde de zindelik uyandırınca bu bitkiden toplayıp bölgenin keşişlerine götürür. Ancak bu tat keşişlere çok acı gelince kalanını ateşe atarlar. Pişen meyveler o kadar güzel bir koku yayar ki keşişler merakına yenik düşüp bir içecek hazırlamaya karar verir.
Aslında Etiyopya’da ekmek yapımında ve tıbbi amaçlarla kullanılmış. Çünkü oldukça faydalı olan kahve çekirdeğindeki kafein; dikkat sağlayıcı, canlandırıcı, ağrı kesici ve uyarıcı etkilere sahiptir. İlaç yapımında da kullanılan kahve çekirdeği, uzun süre “sihirli meyve” olarak betimlenir. Bu etkileri için espresso, filtre kahve ve Türk kahvesi gibi sert kahve çeşitlerini sabahları tüketmeyi tercih edebiliyoruz.
Bu lezzet zamanla o kadar ünlenir ki kısa sürede adı duyulur ve dünyaya yayılmaya başlar. Kahve Yemen’de de üretilmeye başladıktan sonra Türkiye’ye gelmesi uzun sürmez. Yavuz Sultan Selim döneminin Yemen valisinin, Yemen’de denediği bu içeceği beğenmesi ve İstanbul’a getirmesiyle Anadolu’da ünlendi. Sarayda kahve ustaları tarafından hazırlanmış, özenle servis edilmiş ve cariyelere doğru kahve pişirme dersleri verilmiştir.
17. Yüzyılda Venedikli Tüccarlar Yolu aracılığıyla taşınan kahve çekirdekleri Avrupa’ya ulaştığında kısa sürede tüm kıtaya yayılır. Bugün espressolu kahve çeşitlerinin üstadı sayılan İtalya’da birçok kahvehane açılır, ağaçları dikilir ve kahve çekirdeği ticaretine başlanır.
Kahve Çeşitleri
Kahve çeşitleri saymakla bitmeyecek kadar çok. Tarih boyunca çeşitli pişirme, demleme, kavurma ve öğütme yöntemleri denenerek günümüzdeki halini alan kahvenin çeşitlerini bir başka yazıda daha detaylı incelemek istiyoruz. Ancak kısaca üzerinde duralım.
Aslında kahve coğrafyaya ve kültüre göre farklılık gösteren aromalara sahiptir. İlk keşfedildiği zamanlarda en saf haliyle, içine bir şey karıştırılmadan hazırlanmasına rağmen, zamanla acılığına bir çare bulunmak istercesine şekerle tüketilmiş. Fransız ve Avusturyalı kahve severler ise içine süt ekleyerek yumuşak içimli kahveyi keşfetmişler. Türk kahvesi ise ilk defa Viyana’da bal eklenerek içilmiş. 1901’de Dr. Sartori Kato, suda eriyebilen (granül) kahveyi bulduktan sonra, Nestle de bu yönde adımlar atmış.
Günümüzde içerisine eklenen aromalara, köpük ve süt oranına, sertliğine veya hazırlanış biçimlerine göre sınıflandırılan bir sürü kahve çeşidi bulunuyor. Kararsız kalmamıza sebep olacak menülere dakikalarca bakmamıza sebep olsa da çoğumuzun favori kahvesi vardır. Sizin favori kahveniz hangisi? Kahve çeşitleri hakkındaki yazımızı okumak için takipte kalın!
Comments